“Usta: Şerif Gören” Panelinde Türk Sinemasının Dönüm Noktası Konuşuldu
Festivalde restore edilmiş kopyasıyla yeniden izleyiciyle buluşan “Amerikalı” filminin gösterimi öncesinde düzenlenen “Usta: Şerif Gören” panelinde, yönetmenin sinemaya kattıkları konuşuldu.
Panele akademisyenler Şükran Kuyucak Esen, Ali Karadoğan, yapımcı Mine Vargı ve oyuncu Lale Mansur katıldı.
Esen, Şerif Gören’in toplumsal gerçekçi yaklaşımını vurgulayarak, “Slogana kaçmadan, insana odaklanan anlatımıyla Türk sinemasını krizden çıkaran yönetmenlerden biriydi” dedi.
Filmin yapımcısı Mine Vargı ise “Amerikalı”nın yapım sürecini anlatarak, “O dönemde kimse Türk filmlerine gitmiyordu, ama Şerif Gören’e olan güvenimle bu işe girdim. Hayatımın dönüm noktasıydı. Türkiye’nin ilk kadın yapımcısı olarak ‘Amerikalı’ ile sinema salonlarına yeniden seyirci çektik,” sözleriyle süreci aktardı.
Filmde başrol oynayan Lale Mansur da “Amerikalı”nın Amerikan kültürünün etkilerini sorgulayan güçlü bir yapım olduğunu belirterek, “Şener Şen’le ikinci kez çalışmak büyük bir şanstı” dedi.
Çocuklar Yönetmen Koltuğunda: “Kids and Docs” Paneli
Festivalin dikkat çeken panellerinden biri de Belgesel Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BSB) tarafından düzenlenen “Kids and Docs – Çocuk Bakış Açısıyla Belgesel Yapmak” başlıklı oturumdu.
Panelin konuğu, “Benim Harikalar Odalarım” filmiyle tanınan Alman yönetmen Susanne Kim oldu. Kim, çocuklarla pedagoj desteği olmadan, doğrudan ilişki kurarak film çekme sürecini anlattı:
“Çocuklara tamamen açık olduğunuzda aranızda gerçek bir bağ oluşuyor. Filmlerimde onların dünyasını kendi bakışlarıyla anlatmaya çalışıyorum,” dedi.
Kim, çocukların iklim değişikliği üzerine şarkılar besteleyip stüdyoda kaydettiğini, filmdeki tüm müziklerin çocuklara ait olduğunu da paylaştı.
Çekim yerleri için çocuklara danıştıklarını anlatan yönetmen, “Lunapark ya da AVM değil, doğada çekim yapmak istediler. Bu beni şaşırttı ve çok etkiledi,” diye konuştu.
Sinemada Emek, Dayanışma ve Mücadele Paneli
Festival kapsamında düzenlenen bir diğer önemli oturum ise sinema sektöründeki çalışma koşullarına odaklandı. “Sinemada Emek, Mücadele ve Dayanışmanın İzinde” başlıklı panele; SİNE-SEN Genel Başkanı Galip Görür, sendika avukatı Derya Yaman, oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu, akademisyen Suna Can Özbulduk ve Halkevleri Yönetim Kurulu üyesi Rüya Kurtuluş katıldı.
Akademisyen Özbulduk, Türkiye’de sinema emek hareketinin tarihini özetlerken, sektörde sendikal örgütlenmenin 1950’li yıllardan itibaren güçlenmeye başladığını hatırlattı.
Oyuncular Sendikası temsilcisi Cem Yiğit Üzümoğlu ise uzun çalışma saatlerine dikkat çekti:
“Bugün diziler 130 dakikayı buluyor. Altı günde iki saatlik bir film çekiyoruz. Hiçbir işçi bu kadar uzun süre çalıştırılamaz,” dedi.
SİNE-SEN avukatı Derya Yaman, özellikle kamu kanallarında iş yasası ihlallerinin sürdüğünü belirtti:
“TRT projelerinde hak ihlalleri çok fazla. Kurum toplantılara katılıyor ama sorumluluk kabul etmiyor,” diye konuştu.
Setlerde Taciz ve Mobbing Gerçeği
Panelin ikinci bölümünde sinema sektöründe mobbing ve taciz vakalarına yer verildi. SİNE-SEN’in yaptığı ankete göre; katılımcıların %81’i setlerde veya ofis ortamında taciz, şiddet ya da sınır ihlaliyle karşılaşıyor. Kadın çalışanların %62’si, cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kaldığını söylüyor.
Sendika temsilcisi Zeynep Çelik, mobbing’in “toplu saldırı eylemi” olarak tanımlandığını ve mağdurların olayları belgelemelerinin büyük önem taşıdığını vurguladı.
Rüya Kurtuluş ise kadınların ifşa mekanizmasına neden ihtiyaç duyduğunu şu sözlerle özetledi:
“Kadınlar intikam değil, adalet istiyor. Çünkü yargı sisteminde seslerini duyurmak zor. İfşa, bir dayanışma ve görünürlük biçimi haline geldi.”
Altın Portakal, Sinemanın Nabzını Tutan Buluşma Noktası
Bu yıl 62’ncisi düzenlenen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, yalnızca gösterimleriyle değil; sinemaya, emeğe, dayanışmaya ve çocukların yaratıcı dünyasına alan açan etkinlikleriyle de dikkat çekiyor.

















