Hangi sektörde olursanız olun, yaptığınız işten bağımsız finanstan pazarlamaya, üretimden vergiye, tedarik zincirinden insan kaynaklarına sayısız sorun ile mücadele etmek zaman zaman kişiyi aşıyor. Bedelleri de başarısızlık ya da parayla değil kişinin sağlığı ile ödeniyor.Corona kadar yaygarası koparılmasa da dünya çok uzun zamandır ve ne yazık ki sessiz sedasız diyabet ve kalp pandemileri ile muazzam bir savaş içinde. Sadece bu iki sağlık alanında yapılan harcamaları hesaplamak mümkün değil, ama muzdarip olanlar keselerinden ne kadar gittiğini çok iyi biliyor. Sonu olmayan bir döngü söz konusu, her ikisinin de temelinde “genetik değilse” stres yatıyor. Strese dayalı sağlık sorunları her geçen gün insan bedeninden kaynaklı olanları geride bırakıyor. Stresten sonra bunu beslenme konusu takip ediyor. Çöp ama “çok lezzetli çöpler” yediğimiz için de kaçınılmaz olarak bedenlerimiz birer çöp kutusuna dönüşüyor.Çocuklarda strese dayalı kalp krizinin 11 yaşa kadar indiğini yıllar önce öğrenmiştim. Artan obeziteden haberim vardı. Çocuklarda damar tıkanıklıkları ve pıhtılaşma çok sık rastlanır hale geldi. Yüksek değil hipertansiyon ve depresyon yine gençlerde “vazgeçi,lmez ikili” konumunda. Hayatın başında olan, iş dünyasındakilerin yarısı, belki de üçtebiri hatta dörtte biri yaşta olanlarda bunlar varken yetişkinlerde olmadığını düşünmek mümkün mü?Eksiği yok fazlası varKendimizi iyi sanıyoruz, “iyi olduğumuzu” türlü yollar ve yöntemlerde kanıtlamaya çalışıyoruz ama kendimizi kandırmaktan öte geçemiyoruz. Daha şık giyinmek, daha iyi otomobiller edinmek, daha albeni yerlerde görgüsüzlük sınırlarını zorlayan yemekleri tüketmek yetmiyor. Çünkü içteki sorunlar, üzerleri örtülse de orada duruyorlar.Ülke ekonomisinin makrolarından hangisini ele alsak sorunlar dağlar gibi. Herkes aklına geleni “çözüm” sanıyor, metodoloji onlarca yıldır “deneme-yanılma” ötesine geçmiyor. Oysa dünyanın dolayısıyla da iş dünyasının yaşadıkları “perşembenin gelişi çarşambadan belli” tadındaydı.Endüstri Devrimi buharl gelen müjdeydi, bunu Endüstri 2.0 ve Endüstri 3.0 izledi, End,stri 4.0 ile taçlandı. Başımız göğe erdi mi? Yanıt kocaman bir “hayır” oldu, olmaya da devam ediyor. Dünyayı ileri götürdüğü düşünülen bu değişimler sürecince tam 250 yıl geride kaldı. Bu çağa Antroposen Çağ adı veriliyor.Antroposen Çağ insanlığın tükenişi (midir?)Antroposen Dönemi, insan faaliyetinin gezegenin iklimi ve ekosistemleri üzerinde önemli ancak ne yazık ki olumsuz yönde bir etkiye sahip olmaya başladığı, dünya tarihinin en yakın dönemini tanımlamak için kullanılan, resmi olmayan bir jeolojik zaman birimidir. Bu dönem günümüzde de sürüyor. Birçok açıdan bakıldığında görülen çöküş, giderek de tükeniş halini alıyor...İnsan formuna yakın ilk ve en eski canlının 4,5 milyar yıllık geçmişi olan dünyada yaşamaya başlamasından bu yana 10 milyon yıl geçti.Bu konudaki zaman kavramını daha iyi kavramak için Miocene (günümüzdenb 10-6,5 milyon yıl öncesi) > Pliocene (6,5-3 ) > Pleistocene (3-0m yani 3 milyon yıl öncesinden günümüze) çağları ve dönemlerini hatırlayalım.Antropocene ise “günümüz” diyebileceğimiz kadar yakın bir zaman dilimi ve topu topu 250 yıllık geçmişi olan “görece çok kısa” bir dönem. Ama dünyanın canını okumak için yetti de arttı bile. İnsan türü, bu süreye, dünya var olduğundan bu yana verilebilecek her türlü zararı katlayarak vermeyi sığdırdı. Sayısız türü yok etti, doğal yaşamdaki dengeleri bozdu, yeraltı kaynaklarını fosil yakıtları elde etmek için boşalttı, havayı kirletti atmosferi yok olma noktasında kirletti, su varlığının büyük bölümünü de insan tüketimine uygun olmayan bir hale getirdi, toprağı yok saydı yok olması için bir tür katliam yaptı. Var olanı yok ederken öte yandan var olmayanı yaratmak için genetiği ile oynanmış organizmalar için seferber oldu.Zamanın daraldığının resmidir...Süreci bir başka açıdan daha iyi anlamak için, tıpkı sosyo-politik açıdan Doğu-Batı veyahut da sosyo ekonomik açıdan Kuzey-Güney kutuplaşmasındaki gibi kent ile kırsal kesimler arasındaki çekişme ve çatışmaya, nelerin ne zaman yaşandığına kısaca göz atalım:
- Finans dünyasında ve tarım alanındaki değişimler > 180 yıl (1600-1780)
- Sanayi Devrimi > 100 yıl (1780-1880)
- Teknolojideki değişimler > 60 yıl (1880-1940)
- Bilimsel çalışmalar ve teknolojideki yenilikler > 45 yıl (1940-1985)
- Bilgi çağı ve iletişim alanındaki değişimler > 30 yıl (1985–2015)
- Bilişim sonrası teknolojinin varsayımsal evresi ve devrimler (2015 sonrası)
- Fil olmak neden önemli?
- Fil olmak sorun çözmek demektir. Hint kültürü kaynaklıdır. Filin en değerli varlık olduğu bir toplumun bilgeliğidir.
- 17+1 = 18 Fil
- 18/2 = 9 fil (büyük oğlunun payı)
- 18/3 = 6 fil (ortancanın payı)
- 18/9 = 2 fil (küçük kardeşin payı)
- 18 – 9 – 6 – 2 = 1 fil > yaşlı bilgenin fili yani 18. Fil