Sahanın kişisel gelişime katkısı var mı? Bu soru, hemen akla bir çok farklı iş kolunu ve aynı zamanda spor sahalarını getirebilir. Ancak yazımın konusu etkinlik ajansları tarafından markalar adına organize edilen etkinliklerin gerçekleştirildiği sahalar.Saha, bir marka için en az kurumsalı kadar önemlidir. Tüm gücünü, varlığını, ürünlerini, hizmetlerini ve işletme mantığını en şeffaf biçimde gösterdiği alanlardır.Konunun içinden konu çıkarmaya çalışmadan doğrudan sahanın en önemli öznelerinden biri olan ekiplere parantez açmak istiyorum. Bunun hem ekipler ve hem de markalar için çok önemli olduğunu düşündüğüm için özellikle değinilmesi gereken bir konu olduğunun bilincinde olarak yazımı kaleme alıyorum. Umarım ufakta olsa bir fayda sağlayabilirim.
Part-Time, yani yarı zamanlı ekipler, markanın gözü, kulağı ve hatta yansımasıdır!
Yaklaşık 20 yıldan bu yana etkinlik pazarlaması alanında faaliyet gösteriyorum ve işini inanılmaz seven biri olarak, markaların kaçındıkları en önemli yan olan ekip tedariği konusunu gündeme getirmek istedim. Yarı zamanlı saha çalışanları, etkinlik pazarlaması alanında ilk iş deneyimleri itibariyle aslında kişisel gelişimlerine inanılmaz bir katkı sağlamaya başlamış olurlar. Genellikle üniversite öğrencileri tarafından tercih edilen yarı zamanlı işler sonucunda bu arkadaşlarımız ajanslar tarafından sahada görevlendirilir ve kurumsal yapının en önemli işini yapmak üzere görev yerlerine geçerler.Bu andan itibaren, yarı zamanlı görev yapan arladaşlarımız, hayatlarında belki en önemli ilk iş deneyimlerini de elde etmiş olurlar. Görev aldıkları yerde, kimi zaman hayallerini süsleyen bir sanatçı, kendilerine idol olarak seçtikleri ünlü bir iş insanı, önemli başarılara imza atmış ünlü bir yönetici, ya da farklı segmentlerden oluşan insan topluluğu içinde elde edeceği sonsuz gözlem.Üniversitenin insan yaşamında kuşkusuz ve tartışılmaz bir önemi vardır. Okul süresi bittikten ve hayat artık bizleri çalışma hayatının önüne attığı andan itibaren türlü zorluklara göğüs germek zorunda olarak, çeşitli endişe ve korkularla başlarız iş yaşamına.Ancak, yarı zamanlı dahi olsa etkinlik ajanslarının sahasında görev almış olan arkadaşlarımızın, almayanlara oranla elde ettiği büyük bir kazanım vardır. Bunlardan ilki hiç kuşkusuz özgüvendir.Özgüven ne kadar önemli diye soranlar olabilir düşüncesiyle, hemen yanıtlayayım. İş hayatında özgüveni olmayan bir aday, iş hayatına eksik başlar. Öz güven aynı zamanda alt yapıda farklı tecrübelerin olduğunuda çoğu zaman ortaya koyabilen büyük bir güçtür.Tam da bu noktada yarı zamanlı saha tecrübesi elde etmiş arkadaşlarımız, özgüvenin yanı sıra aynı zamanda deneyim sahibi olurlar. Bunları sıralayacak olursak; farklı sektörlerden elde ettikleri görsel ve işitsel deneyim. Sadece bu mu? elbette hayır. Buna paralel ürün ve hizmet çeşitliliği hakkında elde ettikleri bilgi, son kullanıcıya karşı yaklaşım şekli, kriz yönetimi, marka yönetimi, hitabet gücü, kılık kıyafetin önemi, hiyerarşik düzenin faydaları, topluluk içinde konuşma, davranış ve algı yönetimi ve bunlarla birlikte elde ettikleri iş hayatının kişiye kazandırdığı önemli bir sosyal çevre.Tüm bunlar yarı zamanlı arkadaşlarımızın, biz etkinlik ajanslarının sahasında elde ettikleri deneyimlerden sadece bazıları. Yazının bu yanı bir marketing çalışması gibi görünebilir. Evet doğru anlaşılmış sayabilirim. Tam da yapmak istediğim konu bu işin marketing tarafını bir nebzede olsa vurgulamak. Peki her önüne gelen sahada olmalı mı? hayır. Nasıl ki her önüne gelen bir şampiyonluk kupasında sahada olamıyorsa, aynı şekilde ajansların sahasında da olamaz. Öncelikle bunun için farklı türden yeterlilikleri olmalı. Ajanslar, bu konuda oldukça hassas tercihler yaparlar ve bu tercihler sonrası, müşterilerine ekiplerin sunumlarını paylaşırlar. Eğer iş, teklif sunan ajansta kalırsa, koşuşturmalar da bu an itibariyle başlar.Ekip eğitimleri, ön hazırlıkları, kıyafetleri, görev yerleri vs. bunlara paralel olarak elbette sıfır hatalı bir iş ve sahada mutlu olan son kullanıcılar ve müşteriler.Evet ajanslar her önüne gelenle çalışmadıklarına göre, markalar her önüne gelen ajansla çalışmalı mı? Ya da her ajansın sunduğu ekip, doğru ekip mi? Cevabı buyurun siz verin. Benim cevabım çok net ve elbette hayır.Öncelikle bizler, yani etkinlik ajansları, sahalarımızda dünyanın en önemli markalarını temsil ediyoruz. Tüm hazırlıklarımızla birlikte, ekiplerimiz, saha dekoru, içerik yönetimi ve elbette marka yönetimi sahaya çıktığımız andan itibaren biz etkinlik ajanslarının yönetimine geçtiğine göre, işin tüm riskleri, sonuçları ve yansımaları aynı şekilde bizlerin elindedir.Böylesine önemli bir iş kolunun, her önüne gelen kişiyle çalışmamayı tercih etmesi, aynı şekilde markaların her önüne gelen ajansla çalışmamasıyla aynıdır.Peki başarının kriteri, sadece ekip ve doğru ajans mı? Bunda da cevabım çok net olarak aynıdır. Hayır.Hatasız brief, markaya ait ürün ve hizmetin doğru zamanda sahaya çıkarılması, beklenti ve hedeflerin doğru biçimde ajans ile paylaşılması ve dahası başarının kilit noktasıdır.Nelerden vazgeçilmez? Bu soruyu sorduğunuz oldu mu bilemem ama, ben yüzlerce ve hatta binlerce kez kendime sormuşumdur.
Nitelikli bir personelden vazgeçilmez. Nitelikli bir ajanstan vazgeçilmez. Nitelikli bir içerikten vazgeçilmez. Ya da soruyu kısmen değiştirelim. Neler ucuza getirilir? Vazgeçilmezlerin yerini ucuza getirilmez diye değiştirebilirsiniz.Hemen kulağıma, çok mu pahalısın? sorusu soruldu gibi geldi. Konu işin pahasının ne olduğu, ya da ne kadar ucuz ya da ne kadar pahalı olduğu değil, ne kadar nitelikli yapıldığıdır. Çünkü günün sonunda saha raporu müşteri ile paylaşıldığında, rapora yansıyanlar tam olarak neyi dile getirmek istediğimi çok net ortaya koymaya yetiyor.Son dönemde ortaya çıkan trend, çok fazla uçalım ama bedavaya yapalım. Çok güzel temsil edilelim ama üç kuruşa eleman çalıştıralım gibi bir algı var ki, anlaşılır gibi değil. Bu konuyu çok açmak istemiyorum. Siz ne demek istediğimi anlamışsınıdır. Açık ve net bir şekilde dile getirmem gerekirse, nitelikli bir ajans emin olun doğru bütçe paylaşır. Doğru bütçeden kastım, tam da olması gerektiği biçimde paylaşır demek en doğru sözdür aslında. Nitelikli bir personelin, alacağı ücret, bu işi hak etmeyenlerle aynı olamaz. Olmamalıdır. Nitelikli bir sahanın, niteliksiz sahalara oranla bir farkı mutlaka olmalıdır. Nitelikli bir müşterinin, nitelikli işe ihtiyacı vardır. Bu bir döngüdür ve hepimiz bu döngünün bir parçası olarak iş yapmaya çalışıyorsak, sapla samanı ayırarak tercihlerimizi yapabilmeliyiz. Evet sevgili yarı zamanlı arkadaşlarım. Konu sanırım anlaşılmıştır diye düşünüyorum. Bizleri ve işimizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Yaşamınıza doğru ajanslarda başlamanın, ileride ki iş yaşamınızda çok önemli katkıları olacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü, görev aldığınız saha, ileride görev alacağınız markanın sahası olacağı için, size teklif edilen işi tercih edip etmeyeceğiniz, görev alanınızdan ve size olan yaklaşımlar sayesinde çok net biçimde karşınızda duruyor. Herkese yazıma vakit ayırdığı için teşekkür ediyorum. Umarım bir gün bir yerlerde karşılaşırız ve iki kelam sohbet edip, orta şekerli bir kahve içebiliriz. Selamlar, sevgiler.Umut KAYAEvent News Köşe Yazarları'nın görüşleri kendilerine aittir. Event News, tüm dünya görüşlerine, yaşam tarzlarına, kişisel seçimlere ve fikirlere eşit mesafede yayın politikasına sahiptir.