Dünyada hemen her branşta binlerce festival organize ediliyor. Milyarlarca izleyici organize edilen festivallere katılım sağlarken, yüzbinlerce marka farklı sponsorluk türleriyle potansiyel ve hedefledikleri tüketicilerle buluşmak için düzenlenen festivallerde görücüye çıkıyor.Festivaller, Türkiye'de de gerek özel şirketler ve gerekse kamu kurumları ve belediyeler aracılığıyla da düzenlenerek; müzik, sinema, tiyatro, kitap derken organize edilen binlerce festivale milyonlarca festivalseverler akın ediyor. Ancak bu festivallerin neredeyse yüzde sekseni bence düzenlenmemeli. Bu belki çok iddialı bir çıkış olabilir. Ancak nedenini aşağıda anlattığımda bir ihtimal hak verecek dostlarımız olacaktır.İlk kez 1200'lü yılların başında gerçekleşen ve günümüze kadar süregelen bu branş, geçirdiği 823 yılın ardından, sahne tekniği hariç nedense çok yavaş gelişme gösteren bir etkinlik türü olarak günümüzde varlığını koruyuyor.Bazı organizatörler, herhangi bir alanı gözüne kestirip bir fikrim var diyerek çıktığı yolda, bu işte kesin çok para vardır diyerek kolları sıvıyor ve bilse de bilmese de aklına gelen bir festivali organize etmeye kalkıyor. Festivaller, mühendislik, mimarlık, yaratıcı tasarım, sosyal ve ekonomik bilgi, düzenlenecek branşa göre derin branş bilgisi (örnek olarak müzik bilgin yoksa yapmamalısın), nitelikli kadrolar, hijyen, atık yönetimi, otopark yönetimi, trafik deneyimi, güvenlik derken 70'e yakın farklı başlıkta tecrübe, eğer tüm branşlarda tecrübe sahibi değilsek, alanında uzman şirketlerle ve kişilerle çalışmayı gerektiren bir iştir.Zemin etüdü yapılmadan, enerji konusu çözülmeden, binlerce kişinin katılımının öngörüldüğü projede atık yönetimi ve otopark konuları hallolmadan, yeme içme alanlarında hijyen önlemleri alınmadan, giriş çıkış noktaları ve acil müdahale alanları belirlenmeden, festival alanı diğer dış seslerden arındırılmadan, sponsorların nasıl konumlanması gerektiği teknik olarak belirlenmeden yapılan bir festival, büyük bir itibar kaybetmenin karşılığı olur.Uzun yıllardır derin yara alan festival organizatörleri, döviz ve diğer türlü ekonomik baskılarla karşı karşıya kaldığı için hayallerinde ki festivalleri ortaya koymaya çekinirken ve niteliksiz bir proje yapacağıma hiç yapmam daha iyi derken, yukarıda saydığım ve aşağıda saymaya devam edeceğim başlıklara sahip olamayan ve kendisini festival organizatörü olarak lanse eden bir kitle sadece kendi itibarına zarar vermiyor. Diğer taraftan milyonlarca festival izleyicisinin hayallerinin yıkılmasına da neden oluyor. Bu elbette beraberinde izleyici sayısının azalmasına ve ülkemizde nitelikli projelerin bir daha gerçekleşememesine kadar uzayıp gidiyor.Festival organizatörleri elbette konuya kazanç odaklı bakmalılar. Bakmazlarsa harcadıkları milyonlarca liranın bir anlamı kalmaz. Ancak kendi deneyimlerimi paylaşacak olursam sayacağım bir çok başlık eminim bu yazıyıcı okuyanların içinden geçirdiği cümleleri barındırıyor diyebilirim.23 yıldır Etkinlik Endüstrisinde hizmet sağlayan, geçmişte festivaller konusunda da çeşitli projeleri hayata geçiren, günümüzde ise farklı markaların kurumsal etkinlik taleplerini kendi ajansında elinden geldiğinin en iyisini yaparak çözümler üreten biri olarak, her yıl çok sayıda festivale ya sponsor olarak ya da izleyici olarak katılırım ve her yıl hizmet sağladığımız markaların katılması için çok sayıda festivalden bize ya sponsorluk ya da stand etkinlikleri konusunda talepler gelir. Ancak bu taleplerin neredeyse yüzde sekseni karşılık bulmaz.Bunun nedeni, gerçekleştirilecek festivallerin niteliği, sahnesi, alanın fiziki koşulları, hijyen, güvenlik, marka konumlandırma vs gibi çok sayıda başlığın yerine ya getirilemeyecek olması ya da organizasyonun gerçekten yetersiz gözükmesi nedeniyle olur.Katıldığım bazı festivallerden elbette isim paylaşmadan örnek vereyim sizlere. Uzun süren görüşmeler ve elde edilen yetersiz veriler sonucu hizmet sağladığımız markalarımızla katılmadığımız ve ancak acaba önyargılı yaklaşmış olabilir miyiz diyerek izleyici olarak bilet alıp katıldığımız festivallerde öncelikle sorunlar ilk giriş itibariyle başlıyor.İşini iyi bilmeyen bir güvenlik görevlisi, festivalin başlayacağı gün dahi henüz planlanmadığı otopark alanına bizi yönlendiriyor. Aracımı nereye park edeceğim belli değil, otopark alanına kaç araç girecek belli değil. Dünyanın parasını vererek aldığımız araçlarımızın zarar görüp görmeyeceği belli değil. Çünkü bu sorumluluğu üstlenecek kimse yok. Araç park edilir ve ana giriş kapısına kadar tozlu ya da çamurlu bir yoldan yürünerek gidilir. Ancak festival başlıyor.Ana giriş kapısında genellikle işini iyi bilmeyen, caka satmaktan vakit bulamayıp, nezaketli bir şekilde festival misafirini asık bir suratla ve onlarca insanın gereksiz bir şekilde sırada olmasına aldırış etmeden, boynuna asması gereken kartı, pantalonuna yarı görünür bir şekilde asmış, gözünde gözlüğü, garip el ve vücut hareketleriyle ve berbat bir ses tonuyla, festival bileti almak için para vermiş ve karşılığında hizmet satın almış olan kişiye karşı kötü bir tutumla içeri girilir. Ancak festival başlıyor.İçeri girildiğinde, işini iyi bilmeyen ya da layıkıyla yapmayan bir güvenlik görevlisi sizi karşılar, garip bir ses tonu ve dünyayı ben yarattım edasıyla saygısız bir hizmet sağlayarak aramasını yapar, sizi yönlendirir. Ancak festival başlıyor.İçeri girdiğinizde toz, duman altında bir festival alanı sizi şaşkına çevirmeye başlar. Para verip geldiğim bu festival bir piknik alanımı? Yoksa bu bir kabus mu bilmiyorum diyerek iç geçirdiğiniz bir halde yürümeye devam edersiniz. Sıra sıra dizilmiş ve hijyen sorunu olduğu çok belli olan tuvaletlerin dizilim ve önünde bekleyen insanlar, bir yanda kötü bir ses sistemi seçildiği için rahatsız edici müzik, alan içinde kimin ne iş yaptığının belli olmayışı, ancak herkesin kendisini o işin patronu olarak görüp garip tavırlarla alan içinde amaçsız bir şekilde oradan oraya gidiş gelişi sonrası hayal kırıklıkları. Ancak festival başlıyor.Sponsorların iyi planlanmadan, tüketicileriyle buluşacakları ve vitrine çıkacakları ve tonla para harcayıp orada yer almalarıyla birlikte garip sınırlandırmalarla baskı altına alınıyor oluşu sonrası bakışlarından anladığım kadarıyla hayal kırıklığı yaşıyor olmaları. Depo ve stok alanlarının belirlenmemiş olması da cabası. Ancak festival başlıyor.Bir dolu insanın festival alanında bulunması, çöp alanlarının belirlenmeyişi, ortalığın pet şişe ve kağıtlardan geçilmemesi sonrası ortaya çıkan hayal kırıklığı. Ancak festival başlıyor.Alanın zemininin tozdan arındırılmayışı, zeminden itibaren 15-20 metreye kadar toz kütlesinin sürekli alanın üzerinde dönmesi, çim yapılması gerekiyorsa çim serilmeyişi, yama yapılması gerekiyorsa yama yapılmayışı bu sorunun nedeni. Ancak festival başlıyor.Karnımız acıktığında hadi birşeyler yiyelim diye gittiğimiz food-court alanının toz ve dumanın harmanıyla kötü bir yere konumlanması, yeme içme alanlarının olmayışı, hijyenle alakası olmayan çeşitli catering standlarının orada olması ve toplama ekiplerle hizmet sağlamaktan öte, oraya gelen kitleye yolunacak kaz diye bakmaları sonucu ortaya çıkan hayal kırıklığı. Ancak festival başlıyor.Sevgili dostlar, festivale katılan insanların hepsi birinci sınıftır ve hiçkimse yolunacak kaz değildir. Bu işin resmi prosedürleri nasıl yapılır bilemem ama, işi layıkıyla yapmayan insanların bu konuda elini eteğini çekmesinin ülkemizin yararına olacağını düşünüyorum. Çünkü, gerçekleştirilen tüm etkinlikler ve festivaller aynı zamanda turizmle müşterek ilerleyen iş kollarıdır. Hadi geçtim bizleri, oraya gelen ve bu korkunç tabloyla karşılaşan insanların çektikleri fotoğraflarla koca ülkeyle ve işin içine mesleğini layıkıyla yapan festival organizatörlerini de katarak geçeceği dalganın farkında mısınız?Daha fazla yara vermeyin, yapacaksanızda gerçekten işi iyi bilen şirketlerle ve kişilerle çalışın ki, bizim bir Hindistan olmadığımızı herkes görmüş olsun.Nitelikli festivaller organize eden dostlarımıza saygıyla...
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 01 Haziran 2023 - 09:02
Herkes Festival Yapmamalı!
Köşe Yazıları
01 Haziran 2023 - 09:02
İlginizi Çekebilir