Yazımın başlığındaki “salgın dönemin etkinlik yapmak” ifadesi okuyan pek çok kişinin içi çekilmesine sebep olabilir. Bunun üzerine bir de “marjinal fayda” kavramından bahsetmek tepkilere bile yol açabilir. Yazının amacı da okuyanların tepkisini değil, insanın doğasına dikkat çekmekten ibarettir.
Yıllar önce Boston Maratonu’nda patlatılan bombanın yarattığı karamsar ve korku dolu ortamı gidermek içi bölgenin en büyük hayırseveri Ted Cutler bir festival düzenleme fikrini ortaya attı ve bunu gerçekleştirerek insanların “yaşam” dediğimiz var olma ruhunu yeniden canlandırdı. Şimdi sıra bizde!
Hakan Türkkuşu
Dünya Sağlık Örgütü, geçtiğimiz Mart ayının ilk yarısında “dünyayı saran salgın” anlamına gelen “pandemi” sözcüğünü günlük yaşamlarımıza soktu. Sadece bizim değil, yeryüzünde yaşayan7,8 milyar eğitimli-eğitimsiz, zengin-fakir, şehirli-köylü herkes bu sözcüğü öğrendi. Corona’dan alıntılanan Co, virus’tan Vi ve Türkçesi “hastalık” anlamına gelen Disease sözcüğünden de D harfi alınarak üretilen Covid-19 genç-yaşlı dinlemedi, inançlı-inançsız ayırt etmedi, kimin ne dile konuştuğuna bakmadan herkesi etkiledi.
Güçlü sandığımız ülkelerin yetersizlikleri, devletleri yöneten liderlerin işe yaramayan kararları yüzünden insanlar çareyi inandıkları dinde, bildikleri dilde dua etmekte arar oldu. Günlük yaşam konusunda daha önce hiç deneylenmeyen uzun bir eve kapanma süreci, aç kalma riskine karşı aşırı önlemler alma dönemi en azından bugün için geride kaldı. Pek çoğumuzun okul yıllarından hatırladığı Maslov’un İhtiyaçlar Piramidi’nin en alt basamakları olan “barınma” ve “beslenme” meselelerini geride bıraktığımızı sanırken bunlar ile yeniden yüzleşmek zorunda kaldık. İçinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl’ın 20. yılı, bir anlamda tüm bildiklerimizi ve yaptıklarımızı yeniden gözden geçirmemiz gereken yepyeni bir dönem başlattı.
Bu yeni dönem, insanın temel gereksinimleri meselesinin hemen ardından diğer gereksinimlerini gündeme getirdi. Korkuların ve belirsizliklerin bir ölçüde geride kalması sonrasında #moral kazanma ve #mutlu olma arzusuna sıra geldi. Yaşam devam ederken, sevdiklerimizi veya tanıdıklarımızı yitirirken, maddi ve manevi kayıplar zirve yapmışken moral çok daha fazla aranır, mutluluk ise çok daha fazla ihtiyaç duyulur hale geldi. Yokluklar sanki geçmişte hiç yokmuş gibi gündeme geldi oysa bunun insanın olumlu-olumsuz odaklanmasını ne kadar etkilediği de gayet iyi bilinen bir konu aslında.
Moral yoksa sahip olduklarınızın anlamı yok!
Bunu gören ve aksiyon almanın önemini ortaya koyan, kendini bir “hayırsever”[1] olarak tanıtan Boston’lu bir yatırımcı, bölgedeki hemen hemen bütün sinema, tiyatro, opera binası gibi eğlence odaklı yatırımların sahibi, birlikte çalışmaktan onur duyduğum ve çok şey öğrendiğim, rahmetle andığım[2] Ted Cutler’dan “yaşam devam edecekse insanlar mutlu olmalı” vizyonunu öğrendim.
2013 yılında Boston Maratonu’nda yaşanan bombalı saldırı[3] sonrasında bu anlayışının ürünü olan Outside the Box Festival[4] ile toplum üzerinde “sihirli değnek” etkisi yaptı. Toplam bin kadar etkinliğin gerçekleştirildiği bu 30 günlük festivalin açılış gösteri olan Welcome to Earth[5] sayesinde tanışmış, önceden tanıdığım ve hatta kuruluşunda emeğim olan ROTU - Rhythm of the Universe ile çalışmıştım.
Bir milyon kişiye ulaşmayı hedefleyen ve çok yaklaşan bu proje sayesinde, bir toplumun aradığı mutluluğa kavuşabilmesi için küçük bir dokunuşun ne kadar önemli olduğunu gözleri ile gören ve elleri ile katkıda bulunan bir tanığım.
Şimdi sıra ülkemizde ve eğlence endüstrisine ev sahipliği yapan kentlerde yaşayanların morallerini yükseltmede.
Haklı gerekçeler ile konulan kısıtlamalar ve sınırlamaların günün koşullarına ve alınan önlemler ile esnetilmesi gündeme geldi. Evlere günün 24 saati kapanma dönemi geride kaldı. Dışarı çıkma yaşları esnetildi. Seyahat sınırlamaları neredeyse kaldırıldı. Ticari faaliyetler yeni kurallar ile yeniden başladı. Bu konuda haberler ilk günlerdeki kadar ilgi çekmez oldu. Ölümler birer sayısal veri haline geldi. Yapılmayan ama yapılmaya başlanması dört gözle beklenen eksiklikler bir başka ifade ile etkinlikler de yavaş yavaş gündeme gelmeye başladı.
Bu konuda TC Sağlık Bakanlığı tarafından her alanda[6] alınması tavsiye edilen önlemler[7] var.
Ülkemizde de tıpkı dünyada olduğu gibi hiçbir önlemin tam korunma sağlamayacağı bilinen ama yine de koşulsuz olarak her türlü önlemin alınması gereken bir dönemdeyiz.
Eksikliğin adı “eğlence”, çaresi “etkinlik”...
Maskeli yaşam, sosyal mesafe derken bireyler de kurumlar da paylarına düşeni yaptı, en azından bu çabanın içine girdi. Kimi markayı oluşturan harf ve/veya şekillerin arasını açarak fiziki mesafeye uymanın önemini ortaya koydu, kimi de logosuna maske takarak önlem almanın gerekliliği vurguladı.
Bu konuda duyarlı olan markaların daha düne kadar “dokunulmaz” kabul ettiği logo ve amblemlerini yeni baştan tasarlayarak üstlendikleri sosyal sorumluluk gerçek anlamda paha biçilmez örnek bir davranış.
Bilim dünyası kapalı alanlarda virüs bulaşma riskinin, açık alanlardakine oranla daha yüksek olduğuna işaret ediyor. Bu konudaki en yalın açıklama kısa adı CDC olan Amerika Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi’nden gelen.[8] CDC tarafından yapılan açıklamada virüsün “açık havada yapılan faaliyetlerden bulaşma riski çok düşük” ifadesine yer verildi. Buna karşın işyeri, ibadethane, sinema veya tiyatro salonları gibi kapalı alanlarda bir araya gelinmesi halinde bulaşma riskinin çok yüksek olduğuna işaret edildi. Bir başka bilimsel gerçek de virüs taşıyan kişiye yaklaşık 2 metre mesafede ve 45 dakikadan kısa süre muhatap olmanın riski azalttığı. Virüs taşıyan kişi ile maskeli olmak kaydıyla yüz yüze konuşma süresinin 4 dakikadan kısa tutulması halinde risk daha da düşük oluyor. Bunlar ABD’nin Çevre Koruma Ajansı EPA’nın raporlarında yer alan ve web sitesinde yayınlanan bilgiler.[9]
Bu bilgilere her gün yenileri ekleniyor.
İnsanlara moral verecek etkinlikler...
Bütün bu bilgileri göz önünde bulundurarak yapılmasında yarar olan, önlemler alınarak yapıldığında insanlara moral verecek etkinliklerin başında açık alanlarda düzenlenecek konser ve festivaller geliyor. Bunun için de geçmişte düzenlenenlerden çok farklı bir planlamaya gerek olduğu ortada.
- Kullanılacak alanın açık hava olması ve büyüklüğü,
- Satılacak bilet sayısının m2’ye düşecek kişi sayısı gözetilerek kısıtlanması,
- Oturma düzeni olan etkinliklerde toplu taşıma kurallarının uygulanması,
- Etkinlik süresince maske ve diğer gerekli hatırlatmaların yapılması,
- Konserlerin sağlık açısından güvenli olabilmesi için gün içinde performans tekrarı,
- Festivallerde sürelerin 1 yerine 2, 2 yerine 3 güne uzatılması,
- Sanatçıların bu anlayışı göz önünde bulundurarak kaşelerini gözden geçirmesi,
- Mekan sahiplerinin ve işletmecilerinin de bu anlayış ile tekliflerini revize etmesi,
- Kamu yöneticilerinin doğru ve yerinde girişimleri için yapıcı yaklaşım sergilemesi,
- Etkinlik web sitelerinde alınan önlemlere ilişkin bilgilerin yer alması, bilet satış platformlarında gerekli hatırlatmaların yapılması
akla ilk gelenler, kalan kısım için de profesyonellerin ilan edilen kurallar ve sağduyuları ile kazanç kriterini ikinci sıraya koyarak detaylandıracağı ayrı bir fasıl.
Öncelik sağlık ve moral
Geride bıraktığımız 6 ay boyunca geçmişteki yoğunluk ve kazançtan eser yoktu. Doğru adımlar atılmazsa gelecekteki 6 ay, belki de daha uzun bir süre bu istenmeyen durum sürüp gidecek.
Maddi kayıpları telafi etmeye verilecek öncelik ister istemez daha fazla ve daha pahalı bilet konusunu öne çıkarak. Daha fazla biletin “daha yüksek risk”, daha pahalı biletin de zaten maddi açıdan alım gücü azalanlar sebebi ile “daha az satış” anlamına geleceği ortada. Geçmiş yıllarda olduğu gibi daha çok kişiye, daha çok bilet satma çabasının büyük olasılıkla zaman içinde vaka sayılarında ve can kayıplarında artışa sebep olacağı hepimizce kolaylıkla tahmin edilebilecek bir gerçek.
Kendi payıma; bu yılın “kayıp” bir yıl olduğu gerçeğini gelecek yıl için “yatırım” olarak görmeyi tercih ediyorum. Hemen yukarıda önerdiğim festival alanlarını büyük tutmak ve bilet sayısını kısıtlamak yatırımcıların da desteği ile ilk aldığım önlemler oldu. Alana giriş protokolleri yeni baştan belirlendi, katılımcı ve çalışanların sağlığı için yepyeni önlemler alındı, mekan sahiplerinin gösterdiği anlayış ise tam anlamıyla endüstri içinde rolü ve bütçede büyük payı olanlar için örnekti. Burada Doğada Yaşam Okulu’na özel olarak teşekkürü bir borç biliyorum. Teknik prodüksiyondan elektrik üretimine kadar pek çok hizmetin fiyatını “geçen yıl” seviyesinde donduranlara da şükranlarını sunuyorum. İleri bakan bu tedarikçiler olmasaydı pek çok etkinlik sadece maliyet yüzünden gerçekleştirilemezdi.
Aylarca, haftalarca emek verilerek planlanan etkinliklerden iptal edilenler ve edilecekler için kendi adıma üzgünüm. Sonuçta her bir etkinlik kazanç elde etmek içindir ancak bu yıl, o yıl değil.
Etkinlik endüstrisinin el ele vereceği, rekabeti bir yana bırakacağı, kazanç hedeflerinden vazgeçeceği bir dönemdeyiz. Özetle; istesek de istemesek de ezber bozacağımız bir yıl olacak 2020.
Hepimize kolay gelsin...
[1] Philanthropist
[2] 31 Mart 2017 tarihinde 86 yaşında vefat etti.
[3] https://en.wikipedia.org/wiki/Boston_Marathon_bombing
[4] https://www.facebook.com/OTBBoston/
[5] https://www.rotu.com/wte sayfasında, daha fazlası https://turkkusu.wordpress.com/2014/01/23/uluslararasi-alanda-etkinlik-yapmak-welcome-to-earth-by-rotu/ blog yazısında
[6] Sağlık Bakanlığı - 17 Temmuz 2020 tarihli Covid-19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi başlıklı Bilimsel Danışma Kurulu yayını: https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/depo/toplumda-salgin-yonetimi/salgin-yonetimi-ve-calisma-rehberi/COVID-19_SALGIN_YONETIMI_VE_CALISMA_REHBERI.pdf
[7] Sağlık Bakanlığı - 3 Mayıs 2020 tarihli Covid-19 Pandemi döneminde halka açık alanların temizlik ve dezenfeksiyonu başlıklı yayın: https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/depo/toplumda-salgin-yonetimi/COVID19-PandemiDonemindeHalkaAcikAlanlarinTemizlikVeDezenfeksiyonu-03052020.pdf
[8] CDC - Centers for Disease Control and Prevention | Amerika Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri https://wwwnc.cdc.gov/eid/
[9] EPA US Environmental Protection Agency | ABD Çevre Koruma Ajansı https://www.epa.gov/coronavirus
Event News Köşe Yazarları'nın görüşleri kendilerine aittir. Event News, tüm dünya görüşlerine, yaşam tarzlarına, kişisel seçimlere ve fikirlere eşit mesafede yayın politikasına sahiptir.