Ömrümü verdiğim etkinlik yönetimi aslında insanları mutlu etme zanaatıdır, eğlence endüstrisinin omurgasıdır, hayalleri gerçek kılma sanatıdır ve satışız iş koluna ekmek kapısıdır.
Düne kadar dünya starlarına ulaşan ve başarıyla ev sahipliği yapan etkinlik dünyasında; uzunca bir süredir “zorluklardan yıldızlara” anlamına gelen PER ASPERA AD ASTRA deyişinin tam tersi yaşanıyor!
“Through hardship to the stars” yani “Zorluklardan yıldızlara” anlamına gelen bir deyiş. İnsanlık tarihi boyunca çalışmanın ödülü olacağını anlatan, gayretin karşılıksız kalmayacağına yollama yapan, en ulaşılmaz gibi gözüken yıldızlara ulaşılabileceğinin umudunu yaşatan bir laf; “per aspera ad astra”...
Benim her zaman için tıpkı etkinlik dünyasındaki gibi zorluklarla dolu bir yaşamım, uzun ve zahmetli bir yolculuğum oldu. Bu, hala da devam ediyor. Yolda gördüklerim, yanından geçip gittiklerim, eşlik ettiklerim, dağarcığımdakileri paylaştıklarım değer kattı bana. Ben de etkinlik dünyasına. Yüzüme konuşanlara, arkamdan laf edenlere selam olsun! Sorarlarsa “O’nun yolu çookkk uzun, yıldızlara gidiyor” dersiniz. Gittim de...
Akranlarımın akıllandığı, mutluluğu yersiz heveslerde aramayı bıraktı şu dünyada ben hala hayallerimin peşinde koşuyorum. Çeyrek yüzyıl önce kurduğum, Amerika başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında ve binden fazla markaya hizmet verdiğim şirketim EMT – Event Management Team Inc | Eğitim Müzik Turizm Organizasyon AŞ’nin mottosu tam olarak buydu: “You dream, we achive” yani “siz hayal edin, biz gerçekleştirelim”. Şükürler olsun ki gerçekleştirmediğim bir-ikisi hariç hiçbir hayal kalmadı.
İlk’ler önemlidir...
Profesyonel yaşamımda farklı sektörlerden, dile kolay, sayısı bini aşan marka adına etkinlik yönetiminden medya ilişkilerine uzanan pazarlama iletişimi alanında, sonunda faturası kesilen toplam 13 binden fazla çalışmada görev aldım.
Türkiye’deki ilk stadyum konseri olan Byran Adams, 1992 yılında gerçekleştirildi. Türkiye’de A’dan Z’ye tasarlanan ilk road-show Jean Karavan ile tüketicinin-kullanıcının ayağına gitme devri başladı. Fazlası vardı azı yoktur, 10 yıldan fazla dünyanın dört bir yanında, balta girmemiş omanlarda ve insan geçmemiş coğrafyalarda emek verdiğim, yeryüzündeki “en büyük serüven” olarak bilinen Camel Trophy elemelerine Türkiye’nin 2 kez ev sahipliği yapan tek ülke olmasında rol oynadım. 1996 yılında gerçekleştirilen Camel White Water Challenge ile sadece Kazakistan’ın ilk raft milli takımı seçmedik, kıtalar arası sportif mücadelenin en başarılı örneğinin sergilendiği etkinliğin direktörlüğünü üstlendim. Türkiye’de düzenlenen ilk açık deniz sürat teknesi yarışı Class 1 ile ülkemin adını uluslararası arenaya taşıdım. NYSE – New York Borsası’nda işlem gören ilk Türk şirketi olan Turkcell adına, 48 saatliğine gittiğim ve 45 bin fincan Türk Kahvesi ikram edilen Wall Street sokak etkinliklerini yönettim. Türkiye’de ilk Formula 1 naklen yayınları (Cine5 ancorman, 1996) ile ilk ev sahipliği (İstanbul Park, 2005) uluslararası motorsporları alanında ulaştığım zirveler arasında çok özel bir yere sahiptir. Türkiye ile Yunanistan arasında ilk Uluslararası Deniz Maratonu’nu 2005 yılında gerçekleştirirken herkesin “deli bunlar” bakışlarına hedef oldum, 2004 yılında Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı ilk ve son Eurovision Şarkı Yarışması’nda ülkem adına “başaramayacaklar” endişesinini silip atan EMT ekibi, hem de role captura’da EBU (European Broadcast Union) ve TRT (Türkiye Radyo Televizyonu) ardından üçüncü sırada EMT adını yazdırarak yönettim. GP2’de yarışan ilk Türk pilotu olan Jason Tahincioğlu için son derece sıra dışı e-PR çalışmalarını planladım ve gerçekleştirdim. Dünyanın en önemli müzik festivali olan “unutulmaz” Woodstock Müzik Festivali’nin 30. Yıl’ında görev aldım, Grississ Hava Üssü’nde 270 binin üzeri biletli izleyici ile gerçekleştirilen etkinlikte edindiğim deneyimlerin yardımı ve sevgili Fırat ile Türkiye’nin efsane müzik festivali ve gençlik etkinliği kabul edilen Rock’n Coke’u 2003 yılında hiç de alışılmamış bir mekanda, Türkiye’nin özel havaalanı Hezarfen’de gerçekleştirdim. İstanbul Festival Vadisi projesi ile Türkiye’nin en büyük açık hava etkinlik alanını kurdum, varlığı hala devam eden bu venue’de 70-75 bin kişinin katıldığı Barışa Rock festivaline ev sahipliği yaptım. 2013 yılında Amerikan eğlence endüstrisinin duayenlerinden Ted Cutlar ile Boston’da 30 gün süren ve 200+ performansa ev sahipliği yapan ve 800 bin üzeri müzik ve sanat severin izlediği Outside the Box kent festivali ve açılış gösterisi Welcome to Earth için çalıştım. 2022 yılında, Türkiye’de festival denildiğinde; zaman (23 gün 23 gece) konusunda “en uzun soluklu”, mekan (120 dönüm) söz konusu olduğunda “en büyük alana sahip”, 48 sanatçı ile “en zengin line-up”, 400 m2 kapalı mekanda içinde ağaçların olduğu kulis ile “en sıra dışı backstage”, uluslararası standartlardaki engelli platformu ile “engelli dostu”, cephesi 354 m2 led kaplı sahne ile “en büyük aktif led kullanımı” gibi pek çok ilk barındıran İstanbul Festivali’nin Etkinlik Direktörlüğü’nü yaptım
Etkinlik planlama ve yönetimi konulardaki deneyimlerimi eğitim dünyasında taşıdım, başlangıçta İzmir Ekonomi Üniversitesi, ardında Kadir Has ve son olarak da Yeditepe Üniversitesi’nde verdiğim “etkinlik yönetimi dersleri” ile bilgimi benden sonra geleceklere aktardım. Gelecek yılların etkinlik yöneticilerini yetiştirmeye bugün de devam ediyorum. Adanmışlığımı 5N1K ile Etkinlik Yönetimi | Event Management with 5W1H kitabım ile makalelerim ile taçlandırdım.
Benden daha iyiler de var...
Buraya kadar özetlediğim sadece bir kişinin profili olup, peşinen söylemeliyim ki en az bunlar kadar pek çok başarılı proje imza atan profesyoneller de önce sektöre sonra ülkemize değer kattılar.
Bu birbirinden değerli profesyonellerin katkıları ile Madonna ve Michael Jackson başta olmak üzere Lady Gaga ile Rihanna gibi yıldızlara eriştik!
Alfabetik sırayla; Avril Lavigne, Bon Jovi, Blacked Eye Peas, Dua Lipa, Elton John, Evanescence, Guns’n Roses, Imagine Dragons, Iron Maiden, Jason Derulo, Jennifer Lopez, Justin Timberlake, Katy Perry, Lana del Ray, Linkin Park, Maron 5, Metallica, Ricky Martin, Pink, Shakira ve The Cranberries aklıma ilk gelenler. Bu liste, takdir edersiniz ki dev buzdağının su üzerinde kalan küçük bölümü.
Bu yıldızlar ile eğlenirken, kendimizden geçerken, dans ederken, keyif yaparken bugün bu zevkten büyük ölçüde mahrumuz. Yapabilecekken yapamamak bu alanda emek veren yıllarını geçirenleri elbette çok üzüyor. “Neden?” sorusu kafalarda uçuşuyor, işin ilginç yanı herkes bu sorunun yanıtını biliyor ama seslendirmiyor.
Hiç uğraşmayın, doğru yanıt “halk istemiyor” ya da “talep yok” değil.
Yanıt; vaktiyle ve defalarca gittiğimiz, sahne önlerinde gönlümüzde eğlendiğimiz bu yıldızlara dokunacak kadar yakınlaşmışken şimdi ne oldu da tepetaklak yeryüzüne düştüğümüz gerçeğinde saklı. Sebeplerini bileti satan da düşünmeli, bileti alan da. En çok da bu dünyaya emek veren, etkinlik emekçileri kafa yormalı!
Son söylenecek olanı ilk başta yazmıştım, şimdi tekrar ediyorum; zorluklardan yıldızlara ulaşmışken şimdilerde yıldızlardan zorluklara düşmenin sancıları içindeyiz...