Tarih boyunca insanlar tarlalarında ve savaş meydanlarında elde ettikleri başarıları kutladılar. İnandıkları tanrılarına şükranlarını sunup şarkılar söylediler, dans ettiler. Coşku ve mutluluklarını da ortaya koyarak bir bağ kurdular.
Dünyanın her yerinde düzenlenen, “olmazsa olmaz” kabul edilen festivaller her yıl artı değer yaratırken Türkiye, pek çok başka alanda olduğu gibi bu konuda da dünyaya sırt çeviriyor. Festival düzenlemek şöyle dursun, “festivaller yasaklansın” isteyen bir zihniyet var ve her geçen gün bu düşmanlığı körüklüyor.
Hakan Türkkuşu
Siyasi ve sosyolojik alanlarda yaşanan ve giderek eksponansiyel olarak artan kaymaları ve kırılmaları deprem fay hatlarına benzetmek mümkün. Küçük ve tekil kırılmalar önemsenmediği için büyüklerine kayıtsız kalınıyor, yaşanan-yaşanacak felaketler de onarılamayacak ölçüde büyük oluyor.
Benim 35 yılı bulan profesyonel yaşamımda etkinlikler, özellikle de festivallerin ağırlığı büyük. Dünyanın dört bir tarafında; aralarında Woodstock gibi efsaneleşen, Türkiye’de “festival” denilince akla ilk gelen Rock’n Coke, geçen yıl düzenlenen 23 gün-23 gece süren ve “en uzun soluklu festival” ünvanı ile rekor kıran İF22’in de dahil olduğu 200+ festival için çalıştım, rol aldım, parçası oldum.
Bu festivallerin tamamına yakını eğlence, ikincil olarak da kültürel amaçlıdır. Düzenlendiği lokasyona gelir getiren ve istihdama katkı sağlayan etkinliklerdir. Festival olan yerlerde, ülke ya da kent ayrımı olmaksızın küçük işletmeler ve esnaf ihya olur. Restoran ya da cafe’ler daha fazla müşteri ağırlar, marketler ya da bakkallar daha fazla içecek satar, konaklamaya sonradan karar verenler için çadır, uyku tulumu, mat vb malzemeler satan geçici satış noktaları kurulur. Her festival sahnesinden teknik prodüksiyonuna, lojistikten atık yönetimine, membran yapılardan güvenliğe, enerji üretiminden dağıtımına, biletlemeden iletişime onlarca iş kolunu harekete getirir.
İş dünyası için festivaller birer öğrenme ortamıdır...
Bir festivalin yarattığı artı değer, markalar açısından bakıldığında “nam” olsun diye yapılan sıradan bir harcama değil, müşteri memnuniyeti ile başlayan ve geri dönüşü hesaplanabilen bir yatırım (ROI - Return on Investment) niteliği taşırdı. Festivallerin hakkını veren markalar için bu çalışmalar ROO (Return of Objective/s), ROE (Return on Equity) ve ROR (Rate of Return) gibi alt detayları da kapsar, karar süreçlerini destekleyen enstrümanlar olarak değerlendirilirler.
Festivallerin, markalı ya da markasız birçok ürün ve hizmet için bulunmaz bir öğrenme ortamı olduğunu hatırda tutmak gerekir. Beğenilen ve çok satanlar ile ilgi görmeyenler, yatırımcıları için paha biçilmez değer taşır. Devam edip-etmeme ya da farklı alanlara yönelme kararları için bulunmaz ortamlardır. Sanatçıların kariyerlerindeki çıkışlar ve/veya düşüşler için çok önemli birer göstergedir festivaller.
Tarihsel perspektif ile festivallerin önemi...
Bugün kullandığımız anlamıyla “festival” sözcüğünün geçmişi 14. Yüzyıl’a dayanıyor. Latince “fest” sözcüğünden geliyor, zaman için eski Fransızca’dan dünyaya yayılmış. 1000-1500 yılları arasında konuşulan Orta İngilizce’de ise dini bayram anlamında kullanılmış. İlk kayıt ise 1589 yılına adresli.
Benzer amaçla kullanılan ve “ziyafet” anlamına gelen “feast” ise daha uzun geçmişe sahip, tarih bu konuda 1300’lere işaret ediyor. Türdeş bir başka kavram olan ve Arapça “khil” sözcüğünden türetilen “gala” ise ancak 18. Yüzyıl sonrasında önce bayram kutlaması” sonrasında da festival için kullanılan bir sözcük haline geldi.
Festivallerin kökeninde dini kutlamaların ve şükran duygularının yattığını da hatırda tutmak gerek.
Dünya festivallerinin bazıları “ölmeden yapılacaklar” listesinde...
Dünyada pek çok başarılı ve katılımcısına eşsiz deneyimler yaşatan festivaller var. Yıllardır tekrarlayan bu festivallerin bir kısmı ise “ölmeden yapılacak” listelerine dahil edilecek kadar önemli. Belçika’da düzenlenen Tomorrowland, 13. Yüzyıl’dan buyana hiç kesintisiz süre gelen Venedik Karnavalı, İspanya’nın boğa önünde koşulan Pomplona Festivali, Tayland’taki su temalı Songkran Festivali, Brezilya’nın görkemli Rio Festivali, Almanya’da birnın merkezde olduğu OktoberFest, New Orleans’ın her ne kadar paskalya öncesinde kutlansa da dünyanın en erotik festivallerinden biri belki de birincisi olan Mardi Gras, Hindistan’tan çıkıp dünyanın dört bir yanında farklı versiyonları düzenlenen ve renkliliğin egemen olduğu Holi, İngiltere’deki Glastonbury, Meksika’da her yıl 1 Kasım tarihinde düzenlenen ve nın “Ölüler Günü” anlamına gelen Dia de Muertos, Nevada Çölü’nde düzenlenen Burning Man ilk anda akla gelenler.
Bunlar arasında ne yazık ki Türkiye’den bir festival yer almıyor.
Bu gidişle yer almak da pek olası değil!
Karamsarlık gibi algılanmayın ama Türkiye kabaca son 20 yıldır dünyaya sırt çeviren, çıkarları dışında uluslararası toplumla temas kurmayan, elindekini de “parası olana satarım” mantığı ile bencil-ekonomi modelini yaratan bir ülke-millet konumunda.
Giderek palazlanan ve ürkütücü olma eşiğini aşan bu aşırı faydacı yaklaşım ve çıkar arayışı da doğal olarak genel kabul gören evrensel değerlerden uzaklaşmayı beraberinde getirdi. Pek çok şeyi umursamayan, sorunların “öğrenilmiş çaresizlik” haline getirildiği, gereksiz tüketim kıskacına alınanlar ile satın alma gücünden yoksunların bir arada olduğu ve dip dibe yaşadığı bir ülkedeyiz. İşin tuhaf tarafı, “hepimizin aynı gemide olduğu” algısını egemen kılınmaya çalışan bir zihniyet var ve hiç de aynı gemideymişiz gibi olmayan bir yaşam sürdürüyor.
Festivaller genelinde ve “mutlu bir toplum olma özlemi” ve özelinde ne kadar geride kaldığımız bu yaz sosyal medyada yayılan “festivaller yasaklansın” minvali ile ekrandan ekrana dolaşan çağrı ile “çok net” ortaya konuldu.
Peşpeşe konserlerin ve festivallerin yasaklanması da tüy dikti!
Bu maksadı aşan çağrı, “festivallerde yapılan yanlışlara dur diyelim” başlığı ile yapıldı.
Duyuru, kamuoyunca da tanınan başta TÜGVA ve MÜSİAD olmak üzere ÖnDer, İlim Yayma Cemiyeti, İHH ve Anadolu Gençlik Derneği’nin de aralarında bulunduğu 26 derneğin imzası ile yayınlandı.
Hemen peşi sıra Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yanıtlaması talebi ile bir soru önergesi verildi. Soru önergesinde; Burhaniye’de Aromaterapi Festivali kapsamında Hande Yener konserinin, Sanat Özgürlüğünü İzleme Platformu raporuna göre de 2023 yılının ilk altı ayında baskılar sonucu 14 etkinliği yasaklandığı ya da iptal edildiği hatırlatılarak şu sorular soruldu.
1- Festival/konserler yayınlanan bildiride yazan gerekçeler nedeniyle mi iptal edilmektedir?
2- Değilse bahsi geçen iptal edilme/yasaklamaların gerekçeleri nedir?
3- İmzası bulunan kurumların talimatı ile mi iptaller/yasaklar gerçekleşmektedir?
4- Duyuruları aylar öncesinde yapılan konserlerin/festivallerin düzenlenmesine günler kala iptal edilmesi olağan mıdır?
5- Pandemi kısıtlamalarının kaldırılmasının ardından sanatçılara destek olunması gerekiyorken gerekçesiz bir biçimde konser ya da etkinliklere iptal kararları veren; valilikler, kaymakamlık ve belediyeler hakkında idari soruşturmalar başlatılacak mıdır?
6- Her gün yeni konser ve etkinliklerin toplumu ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı söylemlerle iptallerinin gündeme gelmesi konusunda bakanlığınızca alınacak önlemler olacak mıdır?
7- Yayınlanan benzeri bildirilerin içerikleri alenen ayrıştırıcı ve ötekileştiricidir. Yurttaşların ve sanatçıların bu tutuma maruz bırakılmasının önüne geçmek üzere tarafınızca adım atılacak mıdır?
Yazının EventNews.online sayfasında yayınladığı ana kadar herhangi bir açıklama yapılmadı!
Tepkiler bununla da sınırlı kalmadı elbette. Sayıları 90’a ulaşan sivil toplum kuruluşu da “gerici kuşatma” olarak tanımladıkları bu durum için bir karşı açıklama yaptı. “bildiri ile laik yaşam tarzı alenen hedef alınmıştır. Yaratılan bu gerici iklimin karanlığı, sadece temel hak ve özgürlüklerimizi tehdit etmekle kalmayıp artık korkunç boyutlara varan açlığın, kadın katliamlarının ve sermayenin yağma ve talan projelerinin sonucunda oluşan eko-kırımın nedenlerini de gizliyor. Sermayeye yakın duran, onun çıkarlarına hizmet eden tüm özneler bu karanlığı beslemektedir. Bu metne imza veren kurumlar, toplumun kendilerinden farklı olan kesimini ötekileştirerek ve düşmanlaştırarak nefret suçu işlemekte ve toplumu provoke etmeye çalışmaktadırlar” denildi.
Alkışlanacak ve kabul edilirse benim de bir parrhesiastes* olarak adımı kattığım bu övgüye değer karşı açıklamanın imzacıları:
EGEÇEP-Ege Çevre ve Kültür Platformu
Ekoloji Birliği
İklim Adaleti Koalisyonu
Kazdağları Ekoloji Platformu
Alevi Düşünce Ocağı
Altınova Koruma Girişimi
Anadolu Kadın Hareketi Derneği
Anadolu Müzik Kültürleri Derneği
Ankara Dayanışma Derneği
Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi
Avrupa Türkiye Alevi Kadın İletişim Ağı
Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu
Ayvalık Araştırma, Geliştirme, Uygulama Derneği
Ayvalık Kadın İnisiyatifi
Ayvalık Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Girişimi
Ayvalık Tabiat Derneği
Ayvalık Tabiat Platformu
BALÇEP- Balıkesir Çevre Platformu
Bergama Çevre Platformu
Boğaziçi Üniversitesi Müdahil Mezunlar
Burhaniye Aktif Yurttaş İnisiyatifi
Burhaniye Çevre Platformu
Bursa Su Kolektifi
Büro Emekçileri Sendikası Balıkesir Şubesi
CHP Ayvalık İlçe Başkanlığı
Çamcı Kültür Merkezi
Çanakkale Halkevi
ÇİYAP-Çine Yaşam Platformu
Çiğli Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği
ÇYDD Marmaris Şubesi
Devrimci 78’liler Federasyonu
DİSK Emekli Sen Edremit Temsilciliği
DİSK Emekli Sen Küçükkuyu Temsilciliği
Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim
Ekoloji Birliği Kadın Meclisi
Ekoloji Derneği
Emek Partisi Balıkesir İl Örgütü
Eğitim Sen Ayvalık Temsilciliği
Eğitim Sen Burhaniye Temsilciliği
Eğitim Sen Marmaris Temsilciliği
Eğitim İş Edremit Temsilciliği
Eğitim İş Susurluk Temsilciliği
Foça Barış Kadınları
FOÇEP-Foça Çevre Platformu
Güney Marmara Dayanışması
İHD Çanakkale Şubesi
İkizdere Dernekler Federasyonu
İzmir Yaşam Alanları
İZÇEP-İzmir Çevre Platformu
Kazdağları İstanbul Dayanışması
Kazdağlı Kadınlar
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Kemaliye ve Köyleri Çevre Platformu
KEÇİ- Kültür Ekoloji Çevre ve İletişim Derneği
Kuşadası Çevre Platformu
Kuşadası Kent Dayanışması
Kuşadası Kent Konseyi
Körfez Bağımsız Kadın Dayanışması
Körfez Dersimliler Derneği
Küçükkuyu Kadın Dayanışması
Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu
Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi
Marmaris Kent Konseyi
Mezopotamya Ekoloji Hareketi
Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi
MUÇEP-Muğla Çevre Platformu
Mülkiye İzmir
Reşitköy Barajına Hayır Platformu
Sol Parti Ayvalık İlçe Başkanlığı
TKP Ayvalık İlçe Örgütü
Tarlabaşı Dayanışması
Tarım Orkam-Sen Balıkesir İl Temsilciliği
Tiyatro Kulübü Derneği
Tiyatro Üreticileri ve Yapımcıları Derneği
Tiyatro İklimleri
Tüm Emekli Sen Edremit Temsilciliği
Tüm Emekli Sen Ķüçükkuyu Temsilciliği
Tüm Emekli Sen Ayvalık Temsilciliği
Türk Tabipleri Birliği Çanakkale Tabip Odası Başkanlığı
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Ayvalık Temsilciliği
Türkiye İşçi Partisi Ayvalık İlçe Örgütü
Türkiye İşçi Partisi Balıkesir İl Örgütü
Türkiye İşçi Partisi Bandırma İlçe Örgütü
Türkiye İşçi Partisi Çanakkale İl Örgütü
Validebağ Direnişi
Validebağ Savunması
Van Çevre Tarihi Eserleri Koruma Araştırma ve Geliştirme Derneği
Yenifoça Forum
Yeşil Sol İklim Krizi Çalışma Grubu
Yeşil Yaşam İnisiyatif
(*) Bir kavram olarak “parrhesia” hakikati cesaretle dile getirmek veya söylemek anlamına gelir. Parrhesia kullanan yani hakikati söyleyen kişiye de “parrhesiastes” adı verilir. Parrhesiastes, doğru olduğunu bildiğini çekinmeden söyler. Bunu erdemli bir davranış gereği yaparken de bir dizi riski göze alır. Parrhesia kullanan kişi dik duruşu sebebi ile belli bir zarar görme (öldürülme, hapse girme, sürülme, hor görülme, dışlanma vb.) riskleri hatta tehditleri ile karşı karşıyadır.